öncekiKaybolan değerlersonraki


Kaybolan değerler

Bize neler oluyor ya dünya nereye gidiyor anlayamıyorum artık.. Hani dünyanın çivisi çıkmış diye bir szö var ya o misal gerçekten de sanki yörüngesi kaymış gibi ya.. Kimseye güvenilmiyor artık ya.. Adam kendi kızına tecavüz ediyor, hoca müridine tecavüz ediyor, neler oluyor ya..? Anı yaşa, yaşamayı erteleme falan diye diye insanlara geleceklerini yahut eylemlerinin sonrasında kendilerini bekleyenleri düşünmeyi unutturdular... Ben cezalandırmanın etkin olması gerektiğine inananlardanım.. Bir ara sosyal medyada bir video vardı işte hırsızlık yapmaya çalışırken yakalanan bir çocuğu aşağılıyorlar eline vuruyorlar falan.. Bizim millette modern görünmeyi yanlış şeylere tahammül göstermek zannediyor ya herkes çocuğu savunuyor ulan çocuk hırsızlık yapmaya çalışmış.. Çalmaya çalıştığı senin 1 tl paran olsa kafasını kırar pekmezini akıtırsın amma senin malını çalmaya çalışmamış ya, bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali yanlış birşey yaptığı halde ateşli bir şekilde o çocuğa o kadar eziyet edilmemesi gerektiğini savunuyorlardı ben denk gelince kesin lan sesinizi dedim pesemenkler sizin yanınızda olsa bi tecavüz etmediğiniz kalırdı dedim, hayla da aynı şekilde düşünüyorum.. Ben ortaokuldayken bir çocuk yoldan geçerken çarptı bana yere düştüm elimin üzerine cam battı hayla izi var oranın o yaraya baktıkça ulan acaba Kırşehir'e gitsem o çocuğa denk gelirmiyim ki acaba yüzü aklımda hayal mayal kaldığı gibimidir hayla yoksa çok değişmiş midir diye düşünüyorum ki olur da denk gelirsem kafasını patlatırım kesin yani kaçarı yok o kadar kızgınım ki düşün üzerinden yıllar geçmiş minik bir iz kalmış olsa da geçmiyor kızgınlığım.. Çok mu kinciyim ne..:)

Kırşehir dedim de aklıma Nagihan geldi ya ilk platonik aşkım.. Aslında sonraki platonik aşklarıma kapılmamın sebebi de Nagihan.. Lisede ben yürüyüş ekibindeydim o da bando takımındaydı ikizlerdi kızkardeşi Neslihan vardı bir de o da bando takımındaydı.. Kırmızı bando kıyafetleri içinde iki sarışın yeşil gözlü kız o kadar tatlı duruyorlardı ki.. Neslihan biraz soğuk bakışlıydı Nagihan daha sıcak birine benziyordu.. Hiç konuşmadım kendileriyle ama çok gözlemledim ordan biliyorum.. Gözlemledim derken sapıkça röntgenlemek olarak algılamayın aynı lisedeydik işte tenefüslerde falan izliyordum işte.. Takip falan etmedim yanlış anlamayın.. Hayır aklımdan geçti ama yürü git lan kendine gel dedim seviyesizleşme dedim kendi kendime.. Cesaret eksikliğinden değil ama içimde hissettiğim duyguyu söyleyeceği şeylerin bozmasını istemedim sanırım konuşmadım platonik olarak kaldı işte.. Sonra ben Sivas'a üniversiteye gittim gözden uzak olan gönülden de ırak oluyor unuttum gitti ama aklıma gelmiyor değil işte.. Sonra hayatımın aşkı Rahime ile karşılaştım.. Bir insan bu kadar mı güzel olabilir dedim kendi kendime.. Nagihan gibi o da çilliydi o dikkatimi çekmişti başta ama uzaktan uzun süre izleyince yeryüzündeki herkesten daha güzel görünmeye başladı bana.. Öyle çok onunla doldurdumki içimi yıllarca hem de.. Bilerek ve isteyerek onu düşünüp durdum hedefim olmadan amaçsızca onu düşünmek bana hep çok iyi gelmiştir nedense... Sabah kalktığımda kokusunu alırdım benden çok uzakta olmasına rağmen anımsardım sanki yakınlarımdaymış gibi.. Öyleki her cümleme onun adıyla başlamak isterdim öyleki hücrelerimde onun adı onun görüntüsü onun sesi onun kokusu dolaşıyor gibiydi.. O kadar büyüleyici o kadar muhteşem bir histi ki o ruh halim tarif edemem ama aynı şekilde hisseden o derece aşık birini görsem gözlerinden tanırım diye düşünüyorum.. Rahime evlendi bir de çocuğu oldu (görüşmüyoruz ama sosyal medya sağolsun) Allah bağışlasın Allah eşiyle bir yastıkta kocaltsın inşallah çokta yakışıklı damat bey Allah için.. Allah nazardan saklasın mesut bahtiyar etsin.. Rahime ile maceralarımızı başka zaman anlatırım ama onu sevmenin bana verdiği mutluluğu hiçbirşeyde hiçkimsede bulamayacağımı biliyorum o yüzden artık denemiyorum bile başkasını sevmeyi başkasını düşünmeyi.. En azından hatırasını kirletmek istemiyorum.. Ha etkileniyorum tabi bazı kızlardan ama bir anlık olması için şartlandırmışım kendimi... Bazen düşününce aslında onu mu sevdim yoksa onu sevmeyi sevdim anlamıyorum.. Onu sevmek bambaşka birşey daha öyle bir uyuşturucu madde imal edilmediğini söyleyebilirim size yani öyle bir haldeydim ki tüm gün onu düşündüğüm zamanlar hani içmeden sarhoş derler ya o misal, ya yemek yemesem günlerce aç olduğumu farkedemezdim, Sivas'ın soğuğunda kış günü kısa kollu tshirtle gezerdim de zerre üşümezdim.. Şimdi burda bahsederken bile uykum açıldı kalp atışlarım hızlandı beynimdeki sinapslar alev alev ama bir yandan da üzerimde tatlı bir uyuşma var sanki bi büyük bitirmişiz de bi birayla cilalamışız gibi.. Tarifi çok zor onu sevmenin bana hissettirdiklerini.. Allah razı olsun ne diyeyim o olmasaydı kimyamın böyle değişebileceğinden bihaber olacaktım.. Off nerden geldik ki bu konuya ya..:) Ne diyordum ben ya dur bakayım.. Bi kendimi toparlayayım dedim ama fonda Şebnem - Fatih Kısaparmak çalıyor bir kere sevdaya tutulmaya gör çalıyor dağıldım iyice neyse yarın aynı başlıktan devam ederim..


Ahmet TATAR